25 Ocak 2013 Cuma

Çocukken gökyüzünden geçen uçaklara el sallamaktan adam olamayanlar (3.bölüm)


O gün bu gündür çoğu zaman beraberlermiş. Fakat, kolektif hareket etme bilinci yeni oluşmuş.
Saatlerce gözlerini gökyüzüne dikmelerine rağmen el sallayarak peşine düşecekleri bir tane bile uçak geçmedi. Ertesi gün de parktaydılar. Farkında olmadan oraya yerleşmişlerdi. Güneş batana kadar çocukluk anılarının analizleri yapılıyor, güneş battıktan sonra ise arkadaşların hayallerine destek veriliyordu. Herşey istedikleri ve planladıkları gibi gidiyordu. Çevrelerinde anıların haricinde bir konudan bahseden kimse yoktu, park da olsa onlara ait bir yer vardı. “Uçaklara” sözcüğünü ekleyen, ilkokula giderken pazar sabahları televizyonda çıkan filmlerden bahsediyordu. O zamanlar hayatın, okul ve okulun artığı olan cumartesi-pazarları film izlemekten ibaret zannedişini anlatıyordu. Parkın güvenlik görevlisi geldi. Gündüz olduğu için kendilerini kimin kovduğunu görebiliyorlardı. Parkı terk ettiler. Acaba güvenlik görevlisi başka bir örgütten mi diye konuştular. Görevli kesin “çocukluğundan bahsetmeyenler” örgütünün üyesiydi, yoksa kendilerini niye kovsundu. Sanki kimse çocukluk anılarının konuşulmasını istemiyordu. Kendileri dışında herkesi aynı örgütten gibi görüyorlardı. Herkes çocukluğundan kaçarcasına oturduğu mahalleyi, arkadaşlarını değiştiriyordu. Şirketler, taşeron firmalar çocukken oyun oynadıkları alanlarını yıkıp yerine plazalar dikerken herkes mutlu oluyordu. Sanki şimdiki çocuklar da çocuk gibi değildi. Sokaklarda ne maçın ardından kalan taştan kaleler vardı, ne kızların çizgi oyunundan arda kalan sayılar. Tekrar üye sayısının çok az olduğu gündeme geldi. Anılardan kaçanlar  çok kalabalıktı ve kendileri sadece sekiz kişiydi. Elleri fenerliler, telsizliler, arabalılar, park güvenlikleri, hiç münasebetleri olmamıştı ama herhalde dönerciler de onlardandı. Ertesi gün, ilk uyanan diğerlerini uyandıracaktı ve hep beraber bir uçağın peşine düşeceklerdi. Uçaklara el sallayanları tespit edip örgütlerine dahil edeceklerdi. Tren istasyonunda uyudular. İstasyonun konforu çok etkileyiciydi. Geceleri burada yatmayı konuştular fakat, üye sayısı çoğalacağı için burada dikkat çekebileceklerini gözönünde bulundurdular. Sabah istasyondan çıkmak üzereyken “adam” sözcüğünü ekleyen, onlarla gitmeyeceğini, onları istasyonda bekleyeceğini söyledi. Yanlış anlaşılmamak için gerekçesini hemen ekledi, onca yıl uçaklara el sallamasına rağmen bir tanesinin bile tenezzül edip el sallamadığını o yüzden artık el sallamayacağını belirtti. Örgütleri için prensiplerin çiğnenmesi gerektiğini söyleyen arkadaşları, onun kararlı olduğunu görünce yola koyuldular.
Sesleri gelmesine rağmen uçakları bir türlü göremiyorlardı. Binalar uzundu. Muhtemelen uçaklar binanın diğer tarafından geçiyordu. Bir ara, iki bina arasındaki incecik gökyüzü manzarasından uçağın geçtiği görüldü fakat peşinden koşamadan gözden kayboldu. İstasyona geri dönmeyi önerenler oldu. Biri de, onlarca insanın şu anda uçaklara el sallayarak koştuğunu, onlarla buluşmaları gerektiğini söyledi. 

3 yorum:

  1. Çok etkilendim öncelikle onu söyleyeyim
    Büyüdükçe insanlar çocukluğunu unutuyor,kimliğini değiştirme yollarına girişiyor,düşlerden sıyrılıyor otomotikleşen hayatlar yaşıyor ve de mutsuz bir nesil ürüyor.
    Çocukluk ne kadar naif,ne kadar temizdir ve düşlerde yolculuklara çıkmak insanı ne kadar çok hayatın gizemli yönlerini keşfetmeye iter.
    Farkındalık hayatın güzel taraflarını duyumsamak ve uçaklara el sallayanların düşlerinde çoğalmak ne güzeldi.......

    YanıtlaSil
  2. Bahar her şeyi söylemiş zaten.
    Fakat bitmedi di mi? sözcükleri kararlaştırdıkları zamanki gibi olacaklar daha. çocukluk anılarını anlatacaklar. hoş yıkılan ve değişen bunca yapıt ve inançtan sonra "eskisi gibi olmak" ne kadar olabilir ki.
    kaba bir tabirle şöyle diyeceğim ki, postmodernizmin ağzına yüzüne vurmuşsun. kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. teşekkürler. devamı gelecek emilia.

    YanıtlaSil