5 Şubat 2013 Salı

köyde bir kovboy


Yabancı adam bakkala girdiğinde biraz sonra kurumuş ağzını ıslatacak suyun parası elindeydi. Sakızların ve tamamı kırmızı ambalajlı olan çikolataların arkasında oturan, yabancı görmeye pek alışık olmayan meymenetsiz adam ayağa kalktı. Yabancı adam sanki bakkalın ne kadar küçük olduğunu gözler önüne sermek istercesine birkaç adımda bakkalın diğer köşesine gitti. Daha sonra bakkalın ortasında abajurun içinde kısılan sinek gibi dolanmaya başladı. Yabancı görmeye pek alışık olmayan meymenetsiz adam ise yabancıyı takip ederkenki göz hareketleriyle adeta görsel şölen sunuyordu. Yabancı adam öfke, haksızlığa uğramışlık, hüsran gibi duygularla sakızların ve kırmızı ambalajlı çikolataların önüne geçti. Meymenetsiz adam, yabancının ne bulamadığını merak ediyordu. Bakkalı birkaç adımda turlayan bir yabancının, yeni çıkan bir ürünün pazarlamacısı olma ihtimali de vardı. Yabancı, deterjanla karışmış somun ekmek kokusunu ciğerlerine doldururken bir yandan da buzdolabının sesini bastırmaya çalışırcasına elindeki bozukluklarla ses çıkarıyordu. İkisi de önce kimin konuşacağını merak ediyordu. Buzdolabının ve bozuklukların sesi olmasaydı, ucuza getirilmiş bir Western filminin kanlı çatışmalarından bir önceki sahnesine benzerdi. Yabancının konuşmak için hazırlanırken kurumuş ağzıyla çıkardığı sesler meymenetsiz adamı iğrendirdi. Yabancının ağzından çıkan sesler meymenetsiz adama, çocukken çubuklarla köpeklerin bokunun içindeki kurtlarla oynayışını hatırlatıyordu. Tam böyle olmasa da çubukla köpek bokunu karıştırdığınızda da bu sesi alabilirdiniz. Anlaşılan oyduki, yabancının ağzı, harflerden önce, insana çocukluğundaki iğrenç anıları anımsatan sesler çıkarıyordu. Yabancının, kokusuna da muhtemelen dayanılmaz olan ağzından çıkan ilk sözler; “tanrı, gözden çıkardığı bu lanet yere su da lütfetmez oldu herhalde” oldu. Meymenetsiz adam, hakkında iyi şeyler düşünmediği bir yabancının tanrıyı böyle günlük işlere karıştırmasından hiç hoşlanmadı, bunu da kaş hareketleriyle belli edecekti ki kaş dalaşına girmemek için vazgeçti. Kelimelerinde cimri davranarak, bu köyde suyun satılmadığını, çeşmeden içtiklerini belirtti. Bu sözleri duyan yabancı, hemen yola koyulacakmış gibi koltuğunun altındaki kovboy şapkasını takarak Desperado edasıyla kapıya ilerlerken “o zaman siz de bana bir çeşme gösterirsiniz, bay çeşmeden su içen” dedi. Meymenetsiz adam, kendisinin gidemeyeceğini çünkü bakkala bakacak kimsenin olmadığını söyledi. Çeşmeyi sözden daha çok el kol hareketiyle tarif etti. Meymenetsiz adam, bu Amerikan yapımı zibidiyi, borcunu daha ödemediği ürünlerle dolu bakkalından bir an önce uzaklaştırmak istiyordu. İzlediği filmler meymenetsiz adamı yanıltmıyorsa, burayı biraz sonra, birkaç altı patlar mermisiyle raflarına kan sıçramış hale getirebilirdi. Ve meymenetsiz adam, eşcinsel kovboy görünümlü bir gavurun, bakkalını kan gölüne çevirdikten sonra giderken cesedine tükürmesini istemiyordu. Yabancı adam, gölgesinin tamamının ayağının altında olduğu bir saatte tarifini tam anlayamadığı çeşmeye doğru yol almaya başladı. Meymenetsiz adam bu anda, bakkalın penceresinden sarkan cipslerin arasından, köyün çeşmesine doğru giden yabancıyı izliyordu.

1 yorum: